Kasasında kafa kesen, ağaç kesen, racon kesen, elektrik
kesen, insanın hayatla bağını kesen bir sürü uğursuz insanın sıkış tepiş
kendine yer bulduğu saf kötü niyetlerle yüklü faşist bir kamyon gaza basmış,
insanları eze eze geliyor. Öylesine kötücül ki kendisine “freni patlamış” süsü
verme gereksinimi bile duymuyor. Rengini, modelini, görüntüsünü beğenmeyen kim
varsa; kadın olsun, erkek olsun, kör, topal, şaşı olsun, yaşlı ya da genç ve
hatta çocuk olsun, ezmekten imtina etmiyor.
Ezip öldürürken ya da sakat bırakırken buna “kaza süsü”
verme gereksinimi de duymuyor. Çünkü kamyonun içi rahat. İçi, yani kasasında
taşıdığı hırsızı, katili, tecavüzcüsüyle kesici, delici alet edevat taşıyan
yolcuları ve şoförü. Kamyon ve kasasındaki yolcular arasındaki alış veriş
karşılıklı. Önüne çıkanı öldürünce kasadaki güruh gaza geliyor, onlar gaza
gelince kamyona gaz veriyor ve kamyon iyiden iyiye “yol”dan çıkıyor.
Böyle olunca, faşist kamyon daha da faşist oluyor. Daha da
faşist ne demek, onu bilmiyoruz. Bu kamyon sayesinde onu da öğreniyoruz gün be
gün.
Ehliyeti, kasadaki onlarca hırsız ve uğursuzdan alan kamyonun
vasıfsız şoförü hiçbir trafik kuralını takmıyor. Bir elini kamyonun camından çıkarmış
ona buna parmak sallayıp tehdit ederek kırmızıda geçiyor, şerit değiştiriyor,
kaldırıma çıkıyor. Varsa trafik ışığı onu kırıyor, elini kaldırıp durdurmaya
çalışan trafik polisine çarpıp yoluna devam ediyor. Ani bir durum olduğunda
levyeyi kaptığı gibi aşağı iniyor. Çoğunlukla da kamyonun kasasında
taşıdıklarına havale ediyor bu işi.
Bu vasıfsız şoför elbet yalnızca şoför olarak kalmak
istemiyor. Şoför olarak zaten berbatken bir de kamyonun motoru, tekerleği,
diferansiyeli, şanzumanı, kaportası, damperi vs, herşeyi olmak istiyor. Eğer
bir ehliyeti varsa, bu ancak ve ancak vasıfsızlığın ehliyetine sahip olduğu
anlamına geliyor.
Cehennemi bir musibetle süslenmiş bu kötücül kamyon ve
şoförünü durdurmak, elbette herşeyden önce yaşayabilmek için önemli.
Yaşayabilmek derken kuru, mecazi olmayan bir gerçeğin altını çiziyor olmak bile
durumun vehametini imliyor; ölmemek, katledilmemek zorunda kalmanın zorluğu...
Çünkü bu kamyonun kimi, ne zaman, nasıl öldüreceği belli değil. Şu ana kadar
hasbelkader ölmemişsek bu tamamen tesadüf. Ama kamyon hala son gaz geliyor ve
herkes her an, herhangi bir köşe başında kamyonun altında kalabilir. Zaten
niyeti kötü olan şoförün, bir de “kamyonun herşeyi ben olacağım” dediğini
düşünürsek, durum vahim oğlu vahim.
Karşımızda şimdi işte bir sapak var. Kamyon biliyor ki o
sapağı da geçerse önünde tüm kilit bahirler açılacak. Bu sapağı geçtiği vakit
kamyonun daha da faşistleşeceği bir sapak bu. Daha da faşist ne demek, belki o
zaman anlayacağız.
Şimdi bu son sapakta bize lazım olan şey bir hendek. Bu
kötücül kamyonun içine düştüğünde toparlanamayacağı, kalkıp yoluna devam
edemeyeceği büyük ve derin bir hendek. O hendek kazılıyor. Bunun kamyon da,
onun vasıfsız şoförü de, kasasında olanlar da farkında. O hendeğe düştüğünde
kaportasının, diferansiyelinin, şanzumanının dağılacağını iyi bildiği için, o
hendeği kazanlara daha da düşman oluyor kamyon ve onun şoförü. Çünkü, “seni bu
aracın herşeyi yaptırmayacağız” diye şoförün yüzüne karşı bas bas bağrılarak
kazılıyor bu hendek.
İşte o hendeği kazan HDP’dir. Ya o hendeği kazanlara destek
vereceğiz ya bu kamyonun altında ezileceğiz.