27 Haziran 2014 Cuma

Kapitalist Yeniden Üretim’de Devletin İdeolojik Aygıtlarının İşlevi (2)




Birinci yazıda Marksizm’in ekonomik sistem analizine indirgenemeyeceğini, bu tür bir bakışın Marksizm’in praksis yönünü es geçeceğini, çünkü Marks’ın temel bakışını belirleyenin sınıf mücadelesi olduğu ve bu mücadelenin de siyasal, ideolojik alanlarda verilmesi gerektiğini belirtmiş, burjuvazi açısından da durumun aynı olduğunun altını çizmiştik. Burjuvazinin siyasal ve ideolojik mücadelesinin temel alanını işte bu sömürü koşullarının “yeniden üretimi” oluşturmaktadır diyerek de yazıyı üç noktalamıştık.

Kapitalizmin “yeniden üretim” meselesini ideoloji bağlamında ele alan Althusser’e göre toplumsal alan içindeki biçimleri (sınıf mücadeleleri, toplumsal sınıflar) doğrudan ekonomik bir temelin basit bir yansıması olarak ele alan mekanik nedensellik yaklaşımı, Marksizmi ekonomizme ya da sosyolojizme indirgemek anlamına gelmektedir.

Alt yapı son kertede temel bir belirleyen olsa da üst yapıda gerçekleşen durumların özerkliği göz ardı edilmemelidir. Althusser bunu bir bina metaforu ile açıklar.[1] Bir bina temele dayanmazsa üst katlar kendi başlarında havada duramazlar. Ama Althusser’e göre, yapı oluşturulduktan sonra üst katlarda, her bir katın değişik etkinliği, kendine özgü bir seyri olacaktır ve bu, “yeniden üretim” açısından ele alınmalıdır. Eğer asal belirleyen yalnızca temel olarak ele alınırsa ve binanın üst katlarının varoluşu, salt temelin yansıması olarak görülürse, kapitalist sistemin bütünsel yönü olan kendini “yeniden üretimi” gözlerden kaçacaktır. Çünkü kapitalizmin kendini var etme ve ebedileştirme çabası, üretim ilişkilerinin yeniden üretimi düzleminde olan bir durumdur ve bu, alt yapıda değil, büyük yoğunlukla üst yapıda gerçekleşmektedir. Örneğin, bina metaforundan devam edecek olursak, üst katlarda gerçekleşecek her aktivasyon (binaların güzelleştirilmesi, alımlı hale getirilmesi vs.) üzerine yükseldiği temeli sağlamlaştırmaya yarayacak ve sağlamlaşan temelin üst katları daha da yükselecektir. Binanın üst katları temele yeni soluk boruları açmakta, açılan soluk borularından verilen nefes, üst katları daha da “güzelleştirmektedir.”

Üretirken, varlığının (üretiminin) toplumsal ve maddi koşullarını yeniden-üretmezse tarihte hiçbir toplum varolamaz, yani hayatını sürdüremez. Oysa kapitalist toplumun varoluş koşulları kapitalist sınıfın işçi sınıfına uyguladığı sömürünün koşullarıdır: Kapitalist sınıf onları ne pahasına olursa olsun yeniden üretmelidir. Burjuvazi bu sınıf mücadelesini, sömürünün siyasal, ideolojik ve maddi koşullarını sürekli kılarak ya da yeniden-üreterek sürdürüyor.[2]

İşte Althusser’e göre bu eksen gözden kaçtığında kapitalist sistemin bütünlüklü yapısı ve işleyişi görülemeyecektir. Toplumsal örgütlenmenin (elbette ki önemli) bir parçası olan ekonomik alt yapının, toplumsal bir bütün olan kapitalist sistemin yerine konulmasıyla ekonomik alt yapı fetişleştirilmektedir. Oysa kapitalist sistem Althusser’e göre bir bütündür ve her alan özgül bir belirlenimle hareket etmektedir. Bu noktada görülmesi gereken kritik halka, savaşımın sınıf mücadelesi şeklinde olduğu ve bu mücadelenin asıl belirleyici alanının da üst yapıda gerçekleştiğidir. Çünkü kapitalist üretim biçimi esas olarak bir ekonomik sistem değil, politik ve ideolojik bir sistem olarak işlemektedir. İşleyişinin temel zemininde ise sömürülen sınıfların sömürü koşullarını ebedileştirmek anlamında “yeniden üretim” bulunmaktadır. Kapitalizmin toplumsal varoluş koşulu da işçi sınıfına uyguladığı sömürü koşullarıdır ve kapitalizm bu koşulları “yeniden üretmek” zorundadır. Bu da demektir ki kapitalizm üretim tarzından çok, daha bütünsel bir toplum tipini; toplumsal bir yaşam biçimini hedeflemektedir. Kapitalizmin “yeniden üretimi”, bu koşulları oluşturmaya yönelik örgütlenmiş bir sınıf diktatörlüğüdür ve burjuvazi bu sınıf mücadelesini, siyasal, ideolojik ve maddi koşulları “yeniden üreterek” sürdürmektedir. Althusser’e göre “yeniden üretim” kendini iki biçimde gösterir. İlki, üretim alanında, üretici güçleri (ya da emek gücünü) ve üretimin maddi koşullarını “yeniden üreterek” yapmaktadır.[3] Üretimin maddi koşullarını “yeniden üretim”, üretim araçlarının yeniden üretimi anlamına gelmektedir. Marks’ın Kapital‘de sıklıkla dile getirdiği gibi, üretimin maddi koşullarının yeniden üretimi sağlanmadan üretim yapmak imkansızdır. Üretimin maddi koşullarının ya da üretim araçlarının “yeniden üretimi” Althusser’e göre “firma ya da işletme” düzeyinde cereyan eden bir biçim değildir. Bu tabir asıl olarak üretimin maddi koşullarının ya da üretim araçlarının “yeniden üretiminin” mekanizmalarını yaratmak anlamına gelmektedir ve bu durum uluslararası bir düzeyde yaratılabilir. Bu, “ucu olmayan bir zincir” şeklinde gelişen sermayenin dolaşım ağının yaratılması demektir. Lenin’in, sonradan adına, “kapitalizmin en üst aşaması” dediği Emperyalizmin ayırt edici yönü de işte bu “sermaye ihracıdır.”[4] Emek gücünün ya da üretici güçlerin “yeniden üretilmesi”nin maddi aracı ise ücrettir ve kapitalizm emek gücünü yeniden üretmek için silah olarak ücreti kullanır. Kapitalizm bu noktada organik bir şekilde hareket ederek emek gücünü yeniden üretirken, nitelikli emek gücünün yaratılmasının koşullarını da “yeniden üretir.” Kapitalizmin bunu sağladığı alan ise üretim dışı alandır ve bu alan sınıf mücadelesini ideolojik düzlemlerde sürdürdüğü bir yerdir.

Demek ki “yeniden üretimin” ikinci alanını üretim dışı alanlar oluşturmaktadır ve Althusser’e göre, “ideolojinin devreye girdiği yer” tam da burasıdır. Althusser ideolojinin düşünsel bir baskı aygıtı oluşturmak yoluyla toplumu ehlileştirme çabalarını bu alanda görür. Buralar, burjuvaziye kalifiye eleman yetiştiren okullar ve bu okullarda öğretilen kapitalist eğitim sistemidir. Buralarda edinilen eğitimin amacı “yapmasını bilen” öğrenciler yetiştirmektir. Okulda öğretilen kimi bilgi ve tekniklerin yanında, her görevlinin gideceği mevkiye göre uyması gereken kuralların, görgü ve terbiyelerin öğretildiği yerlerdir okullar. Aynı zamanda okullarda güzel konuşma dersleri ya da edebiyat derslerinde dilin düzgün konuşulması da öğretilmekte ve bunun ideolojik-politik içeriği, “düzgün biçimlerde emretmeyi” öğrenmek anlamına gelmektedir. Kısaca okul, bir sürü beceri öğretmektedir ama bunu, yönetici ideolojiyi yaratmak ve bu ideolojiye boyun eğmenin, bu ideolojinin pratiğinin egemenliğini sağlamak için yapmaktadır.
*** 
[1] Louis. Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev: Yusuf Alp, Mahmut Özışık, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1994), S, 25.
[2] L. Althusser, age, s. 81.
[3] Age. S. 18.
[4] Lenin, Emperyalizm, Çev: Cemal Süreyya, (Ankara: Sol Yayınları, 1992), s. 66.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder