Birinci yazıda Marksizm’in ekonomik sistem analizine indirgenemeyeceğini, bu tür bir bakışın Marksizm’in praksis yönünü es geçeceğini, çünkü Marks’ın temel bakışını belirleyenin sınıf mücadelesi olduğu ve bu mücadelenin de siyasal, ideolojik alanlarda verilmesi gerektiğini belirtmiş, burjuvazi açısından da durumun aynı olduğunun altını çizmiştik. Burjuvazinin siyasal ve ideolojik mücadelesinin temel alanını işte bu sömürü koşullarının “yeniden üretimi” oluşturmaktadır diyerek de yazıyı üç noktalamıştık.
Kapitalizmin “yeniden üretim” meselesini
ideoloji bağlamında ele alan Althusser’e göre toplumsal alan içindeki biçimleri
(sınıf mücadeleleri, toplumsal sınıflar) doğrudan ekonomik bir temelin basit
bir yansıması olarak ele alan mekanik nedensellik yaklaşımı, Marksizmi
ekonomizme ya da sosyolojizme indirgemek anlamına gelmektedir.
Alt yapı son kertede temel bir belirleyen
olsa da üst yapıda gerçekleşen durumların özerkliği göz ardı edilmemelidir.
Althusser bunu bir bina metaforu ile açıklar.[1] Bir bina temele dayanmazsa üst
katlar kendi başlarında havada duramazlar. Ama Althusser’e göre, yapı
oluşturulduktan sonra üst katlarda, her bir katın değişik etkinliği, kendine
özgü bir seyri olacaktır ve bu, “yeniden üretim” açısından ele alınmalıdır.
Eğer asal belirleyen yalnızca temel olarak ele alınırsa ve binanın üst
katlarının varoluşu, salt temelin yansıması olarak görülürse, kapitalist
sistemin bütünsel yönü olan kendini “yeniden üretimi” gözlerden kaçacaktır.
Çünkü kapitalizmin kendini var etme ve ebedileştirme çabası, üretim
ilişkilerinin yeniden üretimi düzleminde olan bir durumdur ve bu, alt yapıda
değil, büyük yoğunlukla üst yapıda gerçekleşmektedir. Örneğin, bina
metaforundan devam edecek olursak, üst katlarda gerçekleşecek her aktivasyon
(binaların güzelleştirilmesi, alımlı hale getirilmesi vs.) üzerine yükseldiği
temeli sağlamlaştırmaya yarayacak ve sağlamlaşan temelin üst katları daha da
yükselecektir. Binanın üst katları temele yeni soluk boruları açmakta, açılan
soluk borularından verilen nefes, üst katları daha da “güzelleştirmektedir.”
Üretirken, varlığının (üretiminin)
toplumsal ve maddi koşullarını yeniden-üretmezse tarihte hiçbir toplum
varolamaz, yani hayatını sürdüremez. Oysa kapitalist toplumun varoluş koşulları
kapitalist sınıfın işçi sınıfına uyguladığı sömürünün koşullarıdır: Kapitalist
sınıf onları ne pahasına olursa olsun yeniden üretmelidir. Burjuvazi bu sınıf
mücadelesini, sömürünün siyasal, ideolojik ve maddi koşullarını sürekli kılarak
ya da yeniden-üreterek sürdürüyor.[2]
İşte Althusser’e göre bu eksen gözden
kaçtığında kapitalist sistemin bütünlüklü yapısı ve işleyişi görülemeyecektir.
Toplumsal örgütlenmenin (elbette ki önemli) bir parçası olan ekonomik alt
yapının, toplumsal bir bütün olan kapitalist sistemin yerine konulmasıyla
ekonomik alt yapı fetişleştirilmektedir. Oysa kapitalist sistem Althusser’e
göre bir bütündür ve her alan özgül bir belirlenimle hareket etmektedir. Bu
noktada görülmesi gereken kritik halka, savaşımın sınıf mücadelesi şeklinde
olduğu ve bu mücadelenin asıl belirleyici alanının da üst yapıda
gerçekleştiğidir. Çünkü kapitalist üretim biçimi esas olarak bir ekonomik sistem
değil, politik ve ideolojik bir sistem olarak işlemektedir. İşleyişinin temel
zemininde ise sömürülen sınıfların sömürü koşullarını ebedileştirmek anlamında
“yeniden üretim” bulunmaktadır. Kapitalizmin toplumsal varoluş koşulu da işçi
sınıfına uyguladığı sömürü koşullarıdır ve kapitalizm bu koşulları “yeniden
üretmek” zorundadır. Bu da demektir ki kapitalizm üretim tarzından çok, daha
bütünsel bir toplum tipini; toplumsal bir yaşam biçimini hedeflemektedir.
Kapitalizmin “yeniden üretimi”, bu koşulları oluşturmaya yönelik örgütlenmiş
bir sınıf diktatörlüğüdür ve burjuvazi bu sınıf mücadelesini, siyasal,
ideolojik ve maddi koşulları “yeniden üreterek” sürdürmektedir. Althusser’e
göre “yeniden üretim” kendini iki biçimde gösterir. İlki, üretim alanında, üretici
güçleri (ya da emek gücünü) ve üretimin maddi koşullarını “yeniden üreterek”
yapmaktadır.[3] Üretimin maddi koşullarını “yeniden üretim”, üretim araçlarının
yeniden üretimi anlamına gelmektedir. Marks’ın Kapital‘de sıklıkla dile
getirdiği gibi, üretimin maddi koşullarının yeniden üretimi sağlanmadan üretim
yapmak imkansızdır. Üretimin maddi koşullarının ya da üretim araçlarının
“yeniden üretimi” Althusser’e göre “firma ya da işletme” düzeyinde cereyan eden
bir biçim değildir. Bu tabir asıl olarak üretimin maddi koşullarının ya da
üretim araçlarının “yeniden üretiminin” mekanizmalarını yaratmak anlamına
gelmektedir ve bu durum uluslararası bir düzeyde yaratılabilir. Bu, “ucu
olmayan bir zincir” şeklinde gelişen sermayenin dolaşım ağının yaratılması
demektir. Lenin’in, sonradan adına, “kapitalizmin en üst aşaması” dediği
Emperyalizmin ayırt edici yönü de işte bu “sermaye ihracıdır.”[4] Emek gücünün
ya da üretici güçlerin “yeniden üretilmesi”nin maddi aracı ise ücrettir ve
kapitalizm emek gücünü yeniden üretmek için silah olarak ücreti kullanır.
Kapitalizm bu noktada organik bir şekilde hareket ederek emek gücünü yeniden
üretirken, nitelikli emek gücünün yaratılmasının koşullarını da “yeniden
üretir.” Kapitalizmin bunu sağladığı alan ise üretim dışı alandır ve bu alan
sınıf mücadelesini ideolojik düzlemlerde sürdürdüğü bir yerdir.
Demek ki “yeniden üretimin” ikinci
alanını üretim dışı alanlar oluşturmaktadır ve Althusser’e göre, “ideolojinin
devreye girdiği yer” tam da burasıdır. Althusser ideolojinin düşünsel bir baskı
aygıtı oluşturmak yoluyla toplumu ehlileştirme çabalarını bu alanda görür.
Buralar, burjuvaziye kalifiye eleman yetiştiren okullar ve bu okullarda
öğretilen kapitalist eğitim sistemidir. Buralarda edinilen eğitimin amacı
“yapmasını bilen” öğrenciler yetiştirmektir. Okulda öğretilen kimi bilgi ve
tekniklerin yanında, her görevlinin gideceği mevkiye göre uyması gereken
kuralların, görgü ve terbiyelerin öğretildiği yerlerdir okullar. Aynı zamanda
okullarda güzel konuşma dersleri ya da edebiyat derslerinde dilin düzgün
konuşulması da öğretilmekte ve bunun ideolojik-politik içeriği, “düzgün
biçimlerde emretmeyi” öğrenmek anlamına gelmektedir. Kısaca okul, bir sürü
beceri öğretmektedir ama bunu, yönetici ideolojiyi yaratmak ve bu ideolojiye
boyun eğmenin, bu ideolojinin pratiğinin egemenliğini sağlamak için
yapmaktadır.
***
[1] Louis. Althusser, İdeoloji ve
Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev: Yusuf Alp, Mahmut Özışık, (İstanbul:
İletişim Yayınları, 1994), S, 25.
[2] L. Althusser, age, s. 81.
[3] Age. S. 18.
[4] Lenin, Emperyalizm, Çev: Cemal
Süreyya, (Ankara: Sol Yayınları, 1992), s. 66.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder